BORALTAN FACİASI
Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım…
Bu hafta sizlere tarihe Boraltan Faciası olarak geçen ve çok bilinmeyen
hazin bir olayı yazmaya çalışacağım. Dilim döndüğü, kalemim yettiği kadar.
Hadi bakalım…
Sene 1945. İkinci dünya savaşının son günleri. Stalin yönetimindeki
Rusya demir perdeyi indirmeye başlamıştır. Balkanlar’da Rus Kızıl Ordusunun
girdiği yerlerden çıkmaya niyeti yoktur. Polonya, Bulgaristan, Romanya,
Macaristan ve hatta Baltık ülkeleri Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin
parçası olma yolundadırlar. Kafkaslar‘da
ve Asya’da da durum farklı değildir. Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan aynı
yolda ilerlemektedir…
Azerbaycan’da duruma muhalefet eden aydınlar teker teker yakalanıp Ruslar
tarafından idam edilmeye başlanır. Azerbaycanlı 147 aydın (mühendis, doktor,
öğretmen) kaçmaya karar verirler. Türkiye’ye sığınmak için yola çıkarlar.
Durumu haber alan Ruslar, Azeri aydınları yakalamak için peşlerine bir Rus
müfrezesi takar. Can havliyle kaçan Azeri aydınlar Aras nehrine varırlar.
Nehrin üzerinde bir köprü vardır. Boraltan köprüsü… Köprünün bir tarafı Rusya,
bir tarafı Türkiye’dir. Nihayet Rus müfrezesi onlara yetişemeden köprüyü geçip
canlarını kurtarırlar ve Türkiye’ye sığınırlar. Serhat karakolunda çok iyi karşılanırlar.
Karakol komutanı misafirlere yiyecek içecek verir, ihtiyaçlarını karşılar.
Azeri aydınlar siyasi sığınma talebinde bulunurlar. Durum derhâl Ankara’ya
telgrafla bildirilir. Cevap beklenmeye başlanır.
O yıllarda Türkiye tek parti ile yönetiliyordu. İktidardaki Cumhuriyet
Halk Partisinin başkanı ve Cumhur reisi İsmet İnönü idi. Azeri aydınlarının
siyasi sığınma isteğini kendilerine bildirilir. Fakat hükümet bu isteği kabul
etmez. Durumu derhal bir telgrafla karakola bildirdiler.
-Gelen Azerileri derhal geriye gönderin.
Karakol komutanı
gözlerine inanamıyordu. Rus müfrezesi köprünün öteki tarafında bekliyordu.
Hatta laf atıyor alay ediyorlardı. Gülüyorlardı. Komutan Ankara’nın bir
yanlışlık yaptığını ümit ederek yeniden bir telgraf çeker. Cevap kısa sürede
gelir. “Geri verin” diyorlardı.
Hatta “aksi halde sizi vatana ihanetten yargılanırsınız” diye tehdit de
ediyorlardı. Komutan çaresizdi. Azerilere durumu bildirir. Azeriler gitmek
istemezler. “Bizi siz öldürün, Moskof’a vermeyin” diye yalvarmaya
başlarlar. Komutan mecburen emri uygular ve Azeriler karşı tarafa gönderir.
Ruslar hemen orada Azeri aydınlarının ellerini arkadan bağlarlar, diz
çöktürürler ve hepsini kurşuna dizerler. Hem de gülerek, alay ederek…
Karakol komutanı gözlerinin önünde yaşanan bu facianın tesirinden kurtulamaz. Uzun zaman sinir krizleri geçirir. Sonunda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine tedavi görür, fakat iyileşemez ve intihar eder…
Sn. Recep Tayyip Erdoğan henüz başbakan olduğu dönemde (yanılmıyorsam
2012 yılı) bir Ak Parti toplantısında CHP’yi eleştirmek için olayı şöyle
anlatır:
- '1945'te, 146
Azerbaycanlı aydın Stalin zulmünden kaçıyor. Aras Nehri üzerinden Boraltan
Köprüsü'nü geçiyorlar ve Türkiye'ye sığınıyorlar. Azeriler öz gardaşlarının
yurduna gelip, öz gardaşlarıyla kucaklaşıyor. Stalin, Türkiye'den bu
Azeriler'in derhal iade edilmesini istiyor. Dönemin CHP hükümeti, Aras
Nehri'nin kenarındaki sınırdaki karakola telgraf çekiyor, İnönü iş başında o zaman
ve mültecilerin iade işleminin gerçekleştirilmesini istiyor. Karakol komutanı
gözlerine inanamıyor, kulaklarına inanamıyor. Emri defalarca teyit ettiriyor.
Ancak Ankara'dan, CHP hükümetinden kesin ve net emir geliyor, “Azerileri teslim
edin.” Durumu anlayan Azeriler, Türk askerlerinin boynuna sarılıp
yalvarıyorlar, “Ne olur bizi teslim etmeyin. Bizi burada siz kurşuna dizin,
kendi toprağımızda, kendi öz gardaşımızın, kendi bayrağımızın altında bizi
öldürün” diyorlar. Ancak Ankara'dan gelen emir net... Boraltan Köprüsü'nü geçen
Azeriler, köprünün hemen karşısında Türk askerlerinin, Türk subaylarının
gözleri önünde elleri bağlanmış olarak infaz ediliyor. Karakol komutanının bu
elim manzara sonrasında intihar ederek canına kıydığı söyleniyor. Bu acı
hadiseden geriye çok ama çok acı bir ağıtın dizeleri kalıyor.”
Daha sonra bu
olayın anısına bir sürü şiirler söylendi, (Azerbaycan’ın milli şairi – Almas
Yıldırım – Dönek Kardeş) bir o kadar da ağıtlar yakıldı. Hatta yanılmıyorsam olayı tam yansıtmamakla
birlikte bir de filmi yapıldı. Cüneyt Arkın oynamıştı.
Neden, neden böyle
yaptılar?
Yorumu size
bırakıyorum. Benim söyleyeceğim sadece, karanlık yıllardı, çok karanlık…
Bu hafta da bu
kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım…
Hoşça kalın,
sevgiyle kalın…
Aaron Baruch (Ankaralı)
Kaynakça : Bilgicik -
Boraltan Köprüsü - Tarihte Bir
Yüz Karası – Orkun Kutlu
Star
Güncel – 08.09.2012
Vikipedia ansiklopedisi